Değerli okuyucularım özel sektörde 38 yıl (1980-2018) memurluk ve yöneticilik, Elbistan Belediyesinde 5 yıl (2019-2024) Meclis üyeliği yapmış biri olarak bu yazıyı kaleme alıyorum.
İş hayatımda idarecileri ve yöneticileri hep gördüm. Kimi zaman yüzeysel, kimi zaman uzaktan kimi zaman da onlarla iç içe oldum. Ama bir şekilde işin hep mutfağındaydım!
Bir ülkenin, bir şehrin, bir kurumun, bir dairenin yöneticisi yani idarecisi, amiri olmak çokta kolay bir iş değildir elbette. Ama oldukça da arzu edilen istenilen bir iştir aynı zamanda. Şef olmak, Müdür olmak, Muhtar olmak, Belediye Başkanı olmak, Kaymakam olmak, Vali olmak, Bakan ve Cumhurbaşkanı olmak sorumluluk yüklenmek ve yönetme görevi almak anlamı taşır. Bu nedenle yönetici olan kişinin başkaları tarafından daima saygı duyulacak ve herkesin onun yanında kendini rahat hissetmesini sağlayacak kişisel özelliklere sahip olması önemlidir.
İyi bir idarecide, daha birçok meziyetlerin bulunması gerektiğini ifade ederek bu haftaki yazımın özüne ve amacına dönmek istiyorum.
İdarecilik, doğuştan gelen bir meziyet, sonradan kazanılmıyor.
İdarecilik, ufkun açıklığıdır, idarecinin kuruma hâkim olması çok önemlidir.
İdarecilik, özel kabiliyetlere, üstün meziyetlere sahip olmayı gerektiren bir iştir.
İdarecinin halkla ilişkileri en üst seviyede, iletişimi güçlü ve ikna kabiliyeti olmalıdır.
İyi bir idareci; makamları, sonsuz ve sefa sürülecek yerler olarak görmemelidir. İdareci olmak büyük bir imtihandır. Bu yüzden bir saatlik adil idare, yüz yıllık nafile ibadete bedeldir.
İyi bir idareci; asıl görevinin; iş yapmak değil iş yaptırmak ve takip etmek olduğunun bilincinde olmalıdır. Bunun için de verdiği her işi ve iş verdiği herkesi takip etmesi gerekir.
İyi bir idareci; yanında, yanıldığında kendisini uyaran, yol gösteren, üreten ve çalışan insanları tutar. Yanlışını gösteremeyen ve doğruyu savunmayan yardımcılar ise bir idarecinin felaketidir.
İyi bir idareci; mevcut bütün kaynakları, en iyi şekilde kullanabilendir. Bunun için idarecinin; geniş düşünen, ön yargısız, duyguları yerine aklıyla hareket eden vasıflara sahip olması gereklidir.
İyi bir idareci; için en kıymetli kaynak insandır. İnsanları yargılamak, dışlamak ya da küçük görmek yerine; onların becerilerini keşfedip bu insanlardan istifade etmek, idarecinin ana vazifelerindendir.
İyi bir idareci; yönetimi altında çalışanlara muhtaçtır. Zira bu insanlar hem o yöneticinin varlık sebebidir hem de o yöneticinin gücüdür. Bir başka ifadeyle yönetici, güç üretmez. Mevcut güçleri kontrol ve sevk eder. Bu yüzden her insan ve her kaynak, bir güçtür. Bu durumda yöneticinin, kendini vazgeçilmez ve üstün olarak görmesi doğru değildir.
İyi bir idareci; idaresi altında çalışanları şefkat ve merhametle davranarak onları sahiplenmelidir. İdareci, bir baba ve eğitimci gibi davranarak insanları kucaklamalı ve geliştirmelidir. Sıradan insanlar gibi davranmak, kaprisli ya da kıskanç olmak gibi ahlaklar, asla yönetici konumunda olan birine yakışmaz.
İyi bir idareci; sabırlı olmak zorundadır. Karar vermek zor olduğu gibi kararı uygulamak da zordur. Ayrıca insanlara bir şey öğretmek ve onlara iş yapmak da eskilerin tabiriyle “deveye hendek atlatmak”tır. Bu yüzden bir idarecinin bu yolda en çok ihtiyaç duyacağı şey sabrıdır.
İyi bir idareci; emri altındakilerin kendisine emanet olduğunu bilmelidir. Yoksa yöneticilik bir fantezi ya da eğlence yeri değildir. Yönetim, sadece bir araçtır. Amaç ise adaleti inşa etmektir.
Halkı âdil bir şekilde yönetmek, Cenâb-ı Allah’ın ısrar ile üzerinde durduğu konuların başında gelir. Cenâb-ı Allah herkesi farklı kabiliyetlerde yaratmıştır. Bu sebeple her insanın, bir başkasına göre daha iyi yapabileceği bir mesleği vardır. İdarecilik ise özel kabiliyetlere, üstün meziyetlere sahip olmayı gerektiren bir iştir.
Gerekli şartlara ve vasıflara sahip olmayan kimse bir şehre veya ülkeye yönetici olduğu zaman, o şehrin veya ülkenin düzeni bozulur, halkın huzuru kaçar, hakları elden gider. İşte bu sebeple Peygamber Efendimiz her isteyene görev vermemiş, bazı sevdiklerine de bu zor işe talip olmamayı tavsiye etmiştir ve şu Hadis-i Şerifi buyurmuştur.
“Vallahi biz isteyeni veya görev hırsı bulunanı yönetici yapmıyoruz.”
(Buhârî, Müslim)