Etimizle, kemiğimizle, vicdanımızla bu çağda yaşamaya çalışıyoruz. Ama her seferinde, "Bundan daha kötüsü ne olabilir?" diye düşünürken, insanlığımızdan bir kez daha utandıran olaylar patlak veriyor. Evet, ülke gündeminde ilk sıralarda yer alan, insanın kanını donduran o korkunç olaydan, *Yenidoğan Çetesi*nden bahsediyorum.

Çete üyelerinin yeni doğan sağlıklı  bebekleri para için hayattan nasıl kopardıklarına şahit olduk. Duyduklarımız, okuduklarımız karşısında dehşete kapılmamak mümkün değil. Bir kez daha insanlığımızdan, içinde bulunduğumuz toplumdan, bu korkunç tabloya sebep olan her şeyden utanıyoruz. Bu olayın vahameti yalnızca bebeklerin hayatının son bulmasından ibaret değil; aynı zamanda bu caniliğin nasıl bu kadar pervasızca, böylesine küstah bir şekilde yapılabilmesi de insanı düşündürüyor.

Çete üyeleri o kadar ileri gitmişler ki devletin savcısını tehdit edecek kadar kendilerinden geçmişler. Aralarındaki konuşmaları dinlerken veya okurken, insanın içi ürperiyor. Onur, haysiyet, insan olmanın verdiği erdem ayaklar altına alınmış. Para hırsı ve çıkar uğruna bir cana kıymak, geleceğe göz dikmek, bir aileyi parçalamak… Bu olay yalnızca trajik bir suç vakası değil; insanlığın çökmeye yüz tuttuğu bir kara leke.

Bu sıradan bir mesele değil. Katil İsrail’in bebek katliamlarını kınarken, kendi topraklarımızda yaşanan bu vahşeti nasıl göz ardı edebiliriz? Bu kadar vicdansız, bu kadar acımasız olunabilir mi? Çete üyeleri, aileleri çaresiz bırakarak, onların canlarını, evlatlarını paraya çevirmekten çekinmediler. Oysa bu çete suçlularının cezası aslında belliydi; fakat bu işin üzerine gitmek için, yürekli ve cesur savcılar gerekiyordu. Onlar olmasaydı belki de bu olay gün yüzüne hiç çıkmayacaktı.

Her defasında adalete olan inancımızı, devletin kudretini yeniden hatırlamalıyız. Bu canilerin hak ettikleri cezaları alması yalnızca ailelerin değil, toplumun da bir nebze olsun nefes almasına vesile olacaktır. Ama ne yazık ki, adaletin tecellisi ne kadar önemli olursa olsun, bu karanlık olayda kaybedilen hayatlar geri gelmeyecek.

Sonuç olarak, insan olmanın verdiği sorumluluğu bir kez daha düşünmek zorundayız. Para hırsı, çıkar tutkusu veya herhangi bir dünyevi nedenin, bir insanın canına kıymanın sebebi olmasına asla izin vermemeliyiz. İnsanlığımızı kaybetmemek için bu utanç dolu olaylardan ders çıkarmalı ve adalete olan güvenimizi diri tutmalıyız. Yenidoğan Çetesi, vicdanımızın önüne koyulan en büyük aynalardan biri olarak hafızalarımızda yer edecek.