Pınarbaşı’nın eski görkemli hâli şimdi olmasa da yine de Kahramanmaraş’ın en güzel doğal mesire alanlarından biridir. Dulkadiroğlu Belediyesi geçtiğimiz yıl bu semte; kavak ağaçlarının, ceviz ağaçlarının gölgesinde, on dönümlük bir alana “Cevizli Park” ismiyle güzel bir bahçe tanzim etti. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyoruz.
Gönül isterdi ki buranın ismi; Cevizli Park değil de Cevizli Bahçe, olsaydı. Belki daha asil, daha bizden bir ifade olabilirdi ama neyse… Neyse ki bahçe düzenlemesinde vadinin doğal hali bozulmayacak şekilde tanzim edilmiş. Ahşap köprüler ve dere boyu doğal taşlarla süslenmiş. Buraya gelen misafirler, yaşlı ağaçlarının koyu gölgesinde, nezih ve serin bir ortamda; bir taraftan sıcak çaylarını yudumlamalarken, bir taraftan da geçmiş hatıralarına dalıp gidebilir. Tıpkı benim gibi.
Bilindiği üzere çocukluğumuzun Pınarbaşı’sı; Kümbet, Deliklitaş, Hayadarlı’dan başlayıp; Çamlık, Osman Dede, Kavaklık, Gavur Hamamı’na kadar uzanır. Ahırdağı eteklerinde yemyeşil bahçelerin arasında, Kırkgöz, Büyükgöz, Küçükgöz, Bahar Pınarı, ismiyle çeşitli kaynak sularının çıktığı geniş bir alan. İçinde asırlık meyve ağaçları, dut, kayısı, söğüt , çınar ve kavakların bolca olduğu bahçelerin arasında; gün değmez derelerden, süzülerek akan suların serinliğinde, yemyeşil doğal bir mesire yeriydi, Pınarbaşı.
Şimdiki Cevizli Bahçe’nin olduğu yer; eski bahçecilerinden Haşim Ali Emmi’nin bahçesiydi. Her zaman, çocukla çocuk, büyükle büyük olurdu. Güler yüzlü, hoş sohbet neşeli bir insandı Haşim Ali. Kendince, köşe bucak toprakla uğraşır dururdu. Ekseriyetle bahar mevsiminde bahçesine marul ekerdi. Çoğu zaman, mahalleli çocuklarla buralara gelir, aldığımız taze marulları şişlere dizip, “yağlı dürülü, bahçesi sürülü” diye sattığımız günler çok oldu.
Pınarbaşı’nın leziz dutları, şimdiki gibi küçük köpük kaplarda satılmazdı. Dutlar, özel silindirik ahşaptan yapılma dut küleklerinde satılırdı. Mevsimi geldiğinde, çok sayıda dut küleği, çift sıra uzun çubuklara dizip “geliyor Pınarbaşı’ın gülleri” diye dut satan dutçulara sokaklarda rastlamak hayatın olağan akışı içinde sıradan manzaralardı.
Eskiden Kahramanmaraşlılar denizi, plajı, bilmezdi. Şimdiki gibi belediyelerimizin yaptığı her mahallede modern yüzme havuzları da yoktu. Kahramanmaraşlı gençlerin çoğu yüzmeyi; Pınarbaşı bahçelerindeki iptidai yüzme havuzlarında öğrendi. Bu havuzların en büyüğü, “Hocanın Gölü” idi. Gençlerin yüzmede ustalaştıkları “ Hocanın Gölü’nün boyunu, karabataktan gidiyorum” demesinden anlaşılırdı.
Daha eskiden, beş kuruşluk, on kuruşluk, yirmi beş kuruşluk göller varken; sonraları, Hocanın Gölü, Nenenin Gölü, Remzinin Gölü, Birinci Göl, İkinci Göl, Söğütlü Göl, gibi isimlerle anılır oldu. Özellikle Söğütlü Göl diğerlerine göre suyu çok soğuk olurdu. Havuzdan çıkanlar tir tir titrerdi. İşte Dulkadiroğlu Belediyemizin yaptığı Cevizli Bahçe, eski Söğütlü Göl’ün yanı başında; Pınarbaşı’nın en serin yerinde. Temiz su deresinin vadisinde, ceviz ağaçlarının gölgesinde, güzel bir bahçe… Eğer buraya gelip hâlâ sıcak bir çay içmemişseniz, büyük bir zevkten mahrum kalmış demeksiniz.
Bu vesileyle yaklaşan mübarek Kurban Bayramı’nın şehrimize, ülkemize ve tüm İslam Alemine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Selam ve sevgilerle.