Küstahça mutluluğu yazmaya çalışıyordu bir bilge. Şekillendirmeye çalıştığı düşünceleri ve inanmadığı kalemiyle uğraşıyordu günlerce...

Ruhunda oluşan boşluk haline aldırmadan ellerine yükleniyordu sadece, mutluluğu bildiğini düşünse de utanır olmuştu bu halde.

Sorgulamak umutsuzluk, sorgulamak anlamsızlık, sorgulamak inançsızlıktı belki de.

Biliyordu kendisi de durduramadan kendini küstahlaşmaya devam ediyordu iyiden iyiye

Yaşanmışlıklarına sığınmış̧ düşünüyordu öylece, geçmişi yâd eden benliğinde.

Ruh bir kalem olsa da fikirlerinde, o kaleme işlev kazandıran ellerini oynatamıyordu beyninde.

Aşk bir tavır, aşk bir fikir, aşk soyut bir kavramdır belki de…

Daha bunların cevabını veremezken kendine, nasıl yazdırabilirdi ki ruhunda belirginleştirdiği kalemine.

Beyazımsı bir eda ile tütmekte olan bugünlerimde, soluk borumda hissettiğim acılarla büyüyen o makûs gecelerden birindeydim yine. Sigaramın öksürten dumanı öyle bir eda ile salınıyordu ki karşı duvar sus pus olmuş̧, tek renkte şekillenen ahenge başka bir umutla bakıyordu.

Fonda yine bir müzik ile kapanan algılarım, tam alnımın üzerindeki o doluluk ile yenilenmeye ihtiyaç duyduğunu hissediyordu. Kendimi dışarıya atmadan, burada nefessiz kalıp kimsesiz öleceğimi düşündüm. Sanki bir şeylerden kaçarcasına kıyafetlerimi aramaya başladım. Deli gibi sağa sola savruluyor, koyduğum yerde hiçbir zaman bulamıyordum aradığımı. Bunu hissettiğim an tuttum nefesimi. Zihnime bir rüzgâr gibi boşluk savruldu, gözlerim buğulandı ve o an güçsüzlük iliklerimde var oldu.

Gerisin geriye döndüm yine odama. Burnuma izmarit kokusu dolarken, zihnime tam karsımdaki kahverengi perdeler ilişti. Yatağımın yanında tasmış̧ kül tablası ve dağılmış̧ nevresim takımı.

Tekrar dönmüştüm yuvama, oturdum tüm dağılmışlığımın üzerine yine, uzanmaya korkarak tekrar var oldum. Tavan kadar boş kalmış̧ hislerim kendini bıraktı sırt ağrılarıma sebep olan yerin tam üzerine. Karnıma çektiğim bacaklarım ve kollarımda hissettiğim sızı ile daldım kendi boşluğuma.

Duraksadım bir an, yanımdaki sigara paketine yeltendim yeniden. Elime aldığım sigara dalının dokusunu hissetmeye çalıstım. İç içe geçmiş̧ tütünlerin oluşturduğu yumuşaklığı hissetmeye çalıstım. Az önce beynimde geçen düşüncelere odaklanmaya çalışıyordum. Lübnan dedim kendi kendime, Şili’yi düşledim, oradaki insanların acılarını hissedebildiğimi fark ettim. Son hamlelerin verdiği o başarı hazzını iliklerimde hissetmek istedim. Neyse ki umut kavramının tanımını sadece kelime haznem kadar betimleyebiliyor ama kendi iç dünyamda hissedemiyordum. Duruldum, betimleyebildiğim kavramları düşündüm. Hepsi çoğul eylemlerde devrik cümlelerden ibaret.

Uğraşıyor bir türlü̈ beceremiyordum. Neron’un tahta oturmasını kutladım. Artık hiçbir şey düşünmüyor boğazımı yırtarcasına içime çekeceğim sigaranın büzüşmüş dudaklarımdan havaya savruluşunu hayal ediyordum.

Elimden geleni ağzıma götürdüğüm kömür karası günlerin, boğazımda bıraktığı o kendine has gecelerle tütünüme ateşi vurdum. Ben sanki o an kör oldum.

Ellerimi kaldırdım havaya, sigara dumanından kamaşan gözlerimin arasından incelemeye başladım etrafı, ahengi arıyordum kendimce, içimde hissettiğim haz var oluşumu sorgulatıyor ama nerede? Bilmiyordum. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı, yanaklarımda hissettiğim an uykudan kudurmaya başlayan beynimi artık kapatmam gerektiğini anladım. Sızlayan kollarımı ve yatmaktan yorgun düşmüş̧ bedenimi bir kenara bırakarak kapattım gözlerimi.

Herkesin biraz yaşadığı…

Biraz yaşayanlara şahit olduğu…

Bir yerlerden işittikleri duygular dünyasında birer parçayız biraz ben biraz sen dediğimiz bir roman karakterleri birleşerek hayatlarımızı oluşturuyor mu?

Birleşip oluşturduğunuz romanınız mutlu sonla bitsin.

Haftaya görüşmek üzere, mutlu kalın...