Her milletin, toplumun; yüzlerce, binlerce yıllık bir zaman içinde deneyimler süzgecinden süzerek ortaya koyduğu, kuşaktan kuşağa aktararak günümüze taşıdığı bir sözlü kültürü vardır. Atasözleri, deyimler, öğütler, fıkralar bunların hepsi sözlü kültürümüzün temel taşlarıdır. Bunlar içinde özellikle atasözlerimizin ve deyimlerimizim ayrı bir yeri vardır

Yeri ve zamanı geldiğinde taşı gediğine koymak için gerek atasözlerimizden, gerekse deyimlerimizden ders niteliğinde örnek verilir anlatılır.“Öküzün altında buzağı aramak” deyimi de bunlardan birisidir. Öküzün altında buzağı arayanlarda genelde, önyargılı, bencil, içi dışı fesat ve art niyetli kişilerdir. Bu gibi basit, fesat ve ucuz kişiler kendi çıkarları için olmayacak bir durumu olacakmış ya da olmuş gibi lanse ederek kendilerini daha küçük ve gülünç duruma düşürürler. “Öküzün altında buzağı” aramaya başlarlar. Bu durum onları haklı kılmak yerine rezil eder. Benden söylemesi, boşu boşuna bu işlerle uğraşmayın rezil olmaktan başka bir şey elde edemezsiniz

Hepiniz bilirsiniz Anadolu da öküz ile ilgili o kadar çok deyim var ki;

Örneğin:

Gerçekleşmesi çok zor bir işi anlatmak için;

“Öküzü dama çıkarmak” denir.

Boş işlere meraklı, kaygısız ve beceriksizler için;

“Öküzün trene baktığı gibi bakıyor” denir.

Bir kişiye, yakınlarının sıkıntı vermediğini anlatmak için;

“Öküze boynuzu yük olmaz” denir.

İşe tersinden başlandığını anlatmak için;

“Öküze, boyunduruğunu kuyruğundan vurmak” denir.

Yalakalık, şakşakçılık ve alkış çavuşluğu yapanlar için:

Öküzün yalakası, kasabın bıçağını yalar.” denir.

İnandırıcı olmayan nedenlerle suç ve suçlu aramak için;

“Öküzün altında buzağı aramak” denir.

Aradaki çıkar ilişkilerinde bir sorun çıkıp ortaklığın sona erdiğinde;
“Öküz öldü, ortaklık bozuldu” denir.

Davranışlarını kontrol edemeyen, çevresine saldıran kimselere de;
"Büvelek tutmuş öküz gibi," denir.

Öküz ile bu kadar deyim olunca, biz yazarlar da konuya duyarsız kalabilir miydik?

Elbette kalamazdık! İroni yapmak ve biraz da olaya farklı açıdan bakmak adına bende bu yazıyı kaleme aldım. Şimdi gelelim deyimin ortaya çıkış hikâyesine.

Uzun yıllar önce zengin bir toprak ağası varmış. Ağa, hayvancılık işine merak salmış. Onlarca, yüzlerce koyun, keçi, sığır, at ve manda gibi küçükbaş, büyükbaş hayvan satın alır, kendisi şehirde yaşadığı için köylülere verir; köylüler de hem onlara bakar, hem de bu arada kendiişlerini görürlermiş. Fakat ağa köylülere bu hayvanları verirken bir şart koşar ve doğan yavruları kendisi almak şartıyla verirmiş.

Her yıl adet olduğu üzere hayvanların doğum yaptığı zamanlarda köylere giderek, yeni doğan kuzu, buzağı, malak, tay gibi yavruları tek tek sayar, özel damgasını vurdurur, sonra da defterine kaydedermiş. Fakat bu kayıt işleri sırasında tüm aksiliği üzerinde olur; sanki köylüler ondan bir şeyler saklayıp kaçırıyor havasıyla köylülere sıkıntı yaşatırmış.

Hele boş bir hayvan görmesin; hemen “Hani bunun kuzusu? Hani bunun yavrusu?” diye bağırıp çağırırmış. Ağa, yine bir yavrulama mevsimi, bir köyde sayım ve kayıt yapıyormuş. Bu sırada inek sandığı irice bir öküzün altında buzağı görememiş. Öküzü boynuzundan tutup “Hani bunun buzağısı? Bunun buzağısı nerede?” diye bağırmaya başlamış. Bir hırsızlık yaptılar da onu yakaladım diye düşünüp şamatayı abartmış da abartmış. Ancak köylülerin içinden uyanık birisi durumu fark edip: “Ağam be” demiş, “Görmüyor musun; o hayvan inek değil öküzdür. Öküzün altında buzağı aranır mı? Erkek hayvanın da buzağısı mı olur?” Böylece köylüler rahat bir nefes almışlar. Bu olaydan sonra da çeşitli bahanelerle insanlarda suç bulmaya çalışanlar için bu deyim “öküz altında buzağı arıyor” şeklinde söylenir olmuş.

Düğün değil bayram değil, şimdi bu hikâyeyi neden anlattın diyenleriniz olacak. Hikâyeden almamız gereken bu kadar ders varken "Öküzlere" haksızlık etmeyelim diye, öküzlere, öküz deyip geçmeyelim diye, öküzün altında buzağı arayan kötü niyetli haset ve fesat insanlar ders alsın diye anlattım. Bu “Öküzlere” öküz deyip geçmeyelim. "Öküzlere" haksızlık etmeyelim.

Hikâyede anlatıldığı gibi ağanın gülünç ve rezil duruma düştüğü gibi, günümüzde de birçok insanın “Öküzün altında buzağı aramayı” meslek haline getirdiğini, hayatını bunun üzerine kurduğunu ve gülünç duruma düştüğünü görüyoruz. Selam olsun öküzün altında buzağı arayamaya devam edenlere.