İşin doğası gereği tokmak deriye vurdukça, evlenecek gençleri ve düğün yapacak aileleri tatlı bir telaş ve heyecan sarıyor
Yaz geldi düğünler başladı.
Konu komşuda hasta mı var?
Yeni doğan bebek mi var?
Mahallede cenaze mi var, yas mı var?
Bir kaç saatlik uykuyla sabah kalkıp işe gidecek mi var?
Bütün bunların ne önemi var!
Evlere şenlik düğünümüz var.
İşin doğası gereği tokmak deriye vurdukça, evlenecek gençleri ve düğün yapacak aileleri tatlı bir telaş ve heyecan sarıyor.
Gelinlik, damatlık, davetiye, salon, takı, ayakkabı, kuaför, pasta, çiçek, fotoğraf video derken düğün sahipleri haklı olarak çok neşeli oluyorlar.
Bizde bu vesile ile evlenecek gençlerimize ömür boyu mutluluklar, düğün sahiplerine de hayırlı olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Elbet de düğünler olacaktır, bizim geleneğimizde, örfümüzde, âdetimizde düğün var, dernek var, halay var, muhabbet var davul var, zurna var.
Düğünler, sünnetler davulla başlar, askere giden Mehmetçiklerimiz davul zurna ile uğurlanır. Güzel bir gelenek, yerini almış bir kültür aynı zamanda.
Ama bizim geleneğimizde örf ve âdetlerimizde düğün yaparken apartmana, konu komşuya, mahalleye, çevreye umursamazlık, aymazlık, duyarsızlık, saygısızlık içinde rahatsızlık vermek yok.
Düğün, nişan ve benzeri merasimler toplum olarak ortak sevinç nedenlerimiz ama
Maalesef bizde böyle olmuyor.
Saat gecenin ikisine kadar davulu patlatırcasına, zurnayı nefesimiz yettiğince, gürültü yaparak, mahalleyi ayağa kaldırarak, konu komşuyu rahatsız ederek ortak sevinçlerimizi paylaşıyoruz.
Soruyorum size birilerini rahatsız etmek içinize siniyor mu?
İçinize siniyorsa eğer sabaha kadar davul zurna eşliğinde eğlenebilirsiniz.
Buna gelenek görenek denmez, böyle ne gelenek olur, ne görenek olur. Bunun adı olsa olsa magandalık olur.
Bir kere şu havai fişek gösterilerinin belli standarda oturtulması lazım, belli saatten sonra örneğin 23'den sonra atılmaması lazım, keza davul zurnanın da aynı şekilde susturulması lazım.
Zira hastasıyla, bebeğiyle, yaşlısıyla, ertesi sabah işine gidecekleriyle yüzlerce kişinin yaşadığı mahallede müziği son sesine kadar açıp gece yarılarına kadar başkalarını umursamadan yapılan düğün, düğünden ziyade insanlara rahatsızlık vermek ve onların haklarına tecavüz etmektir. Görgüsüzlük seviyesine ulaşan bu etkinliklerden, insanımız bir an önce vazgeçmelidir.
Unutulmamalıdır ki; belirsiz saatlerde gelişi güzel atılan havai fişekler, ateşlenen silahlar, çalınan kornalar, evlerinde bulunan yaşlı ve hasta insanları rahatsız, küçük çocukları huzursuz etmektedir.
Milletin evinde uyuyan bebeği mi var, hastası mı var, öğrencisi mi var, cenazesi mi var.
İnsanlar bir şey yapıyorlarsa, başkalarını rahatsız edip etmediğini düşünmeli.
Hasta olup uyuması gerekenler olabilir, vardiyalı çalışıp nöbetten gelip uyuması gerekenler olabilir, zor uyutulan çocuklar olabilir, önemli dersi olup yaz okulu finaline çalışanlar olabilir, az uyuyan yaşlı insanlar olabilir.
"Başkasının özgürlüklerinin başladığı yerde, sizin özgürlükleriniz biter."
Düğün dernek yapmayın demiyoruz öyle demeye hakkımızda yok, herkes düğününü istediği gibi yapabilir ancak, birileri eğlendiğini sanırken diğer insanların da rahatsız olmaması gerekir.
Gürültü kirliliğinden vazgeçtik ama bazen gittiğimiz düğünlerde, evimizin balkonunda silah seslerinden oturamaz olduk. Balkonumuzda çay içerken kör bir kurşuna kurban gitmek istemiyoruz.
İnsanları daha duyarlı olmaya, yetkilileri de denetimleri sıkılaştırmaya davet ediyoruz.
Gürültü bir çevresel kirliliktir, tıpkı hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği gibi.
Bu soruna mutlaka bir çözüm bulunmalı. Gürültü Elbistan’ın kaderi olmamalı.
Hiç kimse kimseyi rahatsız etme hakkına sahip değildir. Biraz daha duygudaşlık, biraz daha dikkat ve titizlik olsun diyorum. Böyle giderse daha çok rahatsız olacağız ve rahatsız edeceğiz.
Bu konuda artık kanun koyucu ve uygulayıcıların insanların haklarını korumalarını ve bu tip olaylara izin vermemelerini ve sessizlik ve sükûnet hakkımı bir vatandaş olarak istiyorum.
Gürültüsüz patırtısız günler diliyorum.