Bazen tutamağı tam olarak tutamamış olabiliriz

Merhaba değerli okurlar, bu hafta sizlerle tutamak konusunda ufak bir gezintiye çıkacağız. Ancak bu sefer tutamağımız insan tutamağı olacak.

Abone Ol

Yeryüzünde nefes alıp veren her insan var olduğu günden beri bir şeylere tutunmak ister. Hayatını mutlu bir şekilde, dertsiz tasasız devam ettirebilmek için mutlaka bir şeylere tutunması gerektiğini düşünür. Sonuçta dünya denen bu yerde sürekli sallanan ve etrafında düştüğümüz zaman bize zarar verebilecek şeylerin olduğu, eski püskü tahta bir köprü üzerinde yürüyor gibi değil miyiz?

Tutunmak gerekir çünkü, insan bir kere düştüğünde bir daha yeniden ayağa kalkması hayli zor olur. Ki düşen insanın halini İbrahim Dizlek ne de güzel anlatmış öyle;

Düşme!
Düşersen, bağımsızlığını ilan eder dostların,
Görüş günlerin yasaklanır, gelenin gidenin olmaz.
Bayram eder düşmanların, düşme!
Düşünce, bütün düşüncelerin değişir hayata dair.
Dostluk, arkadaşlık, aşk... yeniden şekillenir beyninde, düşme!
Hayatın ve dostların vefasızlığını görünce yaralanır duyguların en derinden, düşme!
Düştün mü ilk önce güvendiklerin vurur sırtından.
Kimse bakmaz yüzüne, işe yaramaz adam olursun.
Bir bir uzaklaşır dostların senden.
Tutacak dal bulamaz yorulursun, düşme!

Peki neye tutunmalıyız düşmemek için? Toplu taşımalarda ömrünü geçirmişler iyi bilir tutamakların ne de güvenli bir dal olduğunu. Sallantılı bir seyahat esnasında tam düştüm derken uzanıverir, sıkıca tutuverir elleriyle de düşmezler. Yaşadığımız hayat da böyledir esasen tam düştüm derken uzanırsın tutarsın. Kimi insan mal varlığına güvenir, zenginliğinden tutar da düşmem sanır. Kimi insan makamına güvenir. Mevki sahibi olmanın onu her türlü durumdan kurtaracağına inanır. Bazıları da işine güvenir. İşim var tutunur kalkarım der. Düştükten sonra faydası olur mu ki?

Sonuçta her insanoğlu kendi tutunduğu şeyin en güçlüsü olduğuna inanır. Onu her sallantıdan kurtaracağına ve her düşme tehlikesinde elinin uzandığı yerde olacağına. Oysa öyle midir? Değildir elbette. Gülünç duruma düşer de farkına varamaz.

Yazının devamını getirip tutamağın ne olduğunu size ahkam dolu cümleler içinde anlatmak isterdim. Ancak bir yerlerden duyarak tutunduğunuz şeyler sizin hayatınızda size tutamak olmayacaktır. Size en uygun tutamağın ne olduğunu yine siz bulacaksınız. Sonuçta insan belki de kendi kendine tutamak olmalıdır. Belki de kendinizden tutunduğunuz halde bile düşeceksinizdir. Buna hiçbir zaman garanti veremem. Ancak sizi bir konuda temin ederim ki bu sorunun cevabını bulduğunuzda ve hayatınıza empoze ettiğinizde dünyanın en mutlu insanı olamasanız da kendi hayatınızın en mutlu dönemine güzel bir başlangıç yapmış olacaksınız.

Umarım en kısa sürede kendi tutamağınızın farkına varırsınız.

Saygı ve sevgi ile haftaya görüşmek üzere.